top of page
  • Leyla Bozkurt

İki Yüzlülük



İki yüzlülük diye bir tabir vardı eskiden, hala yaşıyor

gözlerden ırakta bir yerlerde. Nalbantlık gibi canım işte,

arada bir haber bulamayan gazeteciler son çare çalıyorlar kapılarını da ustaların ağzından; dededenkalmalar,çırakbulamıyoruzlar, bizdensonrameslekbitecekler gibi

basmakalıp cümleler döktürüyorlar hani, bir yandan da

duygusal türkü eşlik ettiriyorlar, aslında türkülerin de

nalbantlıktan aşağı kalır yanının olmadığının farkına

varamadan. İki yüzlülük, artık bir utanç sebebi değil.

Tıpkı “seni seviyorum ve senden nefret ediyorumun aynı

tonda çıkması” gibi, nefretin aslında bir suç olduğunun

göz ardı edilmesi gibi, ikiyüzlülüğün de özünde

utanılması gereken bir özellik olması en azından birçoğu

için manasız. Bir işi herkesin yapıyor olması, o işe

meşruiyet kazandırıyor sanıyorlar. Toplum çoğunluğu

için “ikiyüzlülük” yaşayan anlamını kaybetmiştir çünkü

artık toplumun hemen hemen tamamı, en az iki yüze

sahiptir. Tek yüze sahip olanlar örselenirler, kapı dışarı

edilirler. Çünkü o tek yüzle kendileri dahil hiç kimseyi

memnun edemezler. İş bulamazlar, arkadaş edinemezler,

evlenemezler, görevlerinde yükselemezler, topluma

kıyıdan köşeden dahi olsa tutunamazlar. Oysa toplumda

yer bulabilmek için şekilden şekle girmeli, maskeler

üstüne maskeler takmalı, roller içinde roller üstlenmeli.

“-Bulunduğu kabın şeklini alır, nedir bu?” diye bir

bilmece sorulsa bundan asırlar önce, hep bir ağızdan Sıvı!” denirdi. Ama şimdi “-Sıvı artı insan!” denmeli.


                                                     

Comments


bottom of page